Sürdürülebilirlik, üretim ve çeşitliliğin devamlılığı sağlanırken insanlığın yaşamının daimi kılınabilmesidir. Başka bir ifade ile sürdürülebilirlik, kendi ihtiyaçlarımızı, gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün vermeden karşılayabilmemizdir.
Hızlı sanayileşme ve nüfus artışından kaynaklanan sorunlara çözüm üretmek amacıyla yayınlanan rapor, ekonomik gelişim ve küreselleşmenin çevre üzerindeki olumsuz sonuçları hakkında bir uyarı niteliğindeydi. Bu raporun geniş kitlelerce benimsenmesinin ve sürdürülebilirliğin hayata geçmesindeki en büyük etken 1984 yılında ilk defa tespit edilen Antartika üzerindeki insan etkinliği kaynaklı ozon deliği olmuştur.
İnsanlık; doğanın gelecek nesillerin gereksinimlerine yanıt verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçları temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir.” şeklinde yapıldı.
Bugün geldiğimiz noktada ise, dünya kaynaklarının ve çevrenin insan faaliyetleri sonucu tükenme sınırına doğru ilerlediği konusunda genel bir görüş birliği bulunmakla birlikte sürdürülebilirliğin ancak doğanın sunduğu kaynakların kendiliğinden yenilenebilmesine olanak tanıyacak hızda kullanılmasıyla sağlanacağı görüşü yaygındır.
Sürdürülebilirlik denildiğinde akla ilk olarak çevrenin korunması gelse de aslında sürdürülebilirlik kavramı ekolojik, ekonomik ve toplumsal boyutları da bir arada barındıran bütünsel bir yaklaşımdır. Sürdürülebilirliğin 3 temel bileşeni bulunmaktadır. Bu bileşenler; çevre koruma, ekonomik büyüme ve sosyal gelişimdir. Sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için bu kavramlar dengeli bir biçimde yönetilmelidir. Sürdürülebilirlik temel prensip olarak çevre ve doğada yer alan kaynakların tükenebilir olduğunu ve bu nedenle bu kaynakları akılcı yaklaşımlar ile kullanmaya odaklanır. Ekosistemlerin bütünlüğü ve esnekliği korunur. Sürdürülebilirlik, çevreye zarar vermeden, toplumları refaha kavuşturacak ekonomik büyümeyi sağlamaya odaklanır. Mal ve hizmet tüketimi artarken, insan refahının yükselmesi hedeflenir.
Sürdürülebilirlik, sağlık, hayat ve eğitim kalitesinin tüm toplumlar için tatmin edici bir düzeye ulaşması konusuna da odaklanarak sosyal gelişimi destekler. İnsan ilişkilerinin zenginleştirilmesi güçlendirilmesine ek olarak insanların bireysel ve grup olarak hedeflerine ulaşması sağlanır.
Tüm bu bileşenler bir arada uyum içinde çalıştığında, insan istek ve ihtiyaçlarının şimdi ve gelecekte karşılanabilme potansiyeli artar ve bununla birlikte sürdürülebilir kalkınma sağlanmış olur. Sürdürülebilir kalkınma ilkelerine göre toplum, zaman içinde refahın azalmasına izin vermemelidir.